Bâtın kalp krizine dikkat

Dünyada ömrü tehdit eden sıhhat meselelerinin başından kalp ve damar hastalıkları geliyor. Kalp ve damar hastalıklarının ülkemizde ve dünyada tüm ölümlerin en sık görülme nedeni olduğunu hatırlatan Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Kardiyolog Prof. Dr. Ramazan Özdemir, 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde bâtın kalp krizine karşı uyardı. Diyabet hastalarının yüzde 30’unda kalp krizinin rastgele bir ağrı olmadan ortaya çıktığına işaret eden Özdemir, “Rahatsızlık sessiz yahut saklı kalp krizi dediğimiz biçimde kendini gösterebilir. Bilhassa diyabet hastalarının bu duruma dikkat etmesi gerekiyor” diye konuştu.

Dünyada her yıl 19 milyona yakın kişi kalp ve damar hastalıklarından hayatını kaybettiğine dikkat çeken Özdemir, “Kalp ve damar hastalıkları en korkulanı ve en fazla görüleni ise kalp krizidir. Göğsün tam ortasında ağrı, çarpıntı, nefes darlığı, ani şuur kaybıyla oluşan kalp krizi gençlerde ise mide ağrısı, bulantı ve ekşimesiyle ortaya çıkabiliyor” diye konuştu.

Kalp krizinin en değerli belirtilerinden birinin ağrı olduğu vurgulayan Özdemir, “Kalbin damarları ile ilgili olan ağrı daha spesifiktir ve bu ağrının belirli bir karakteri vardır. Şayet yüzde 100 tıkanmamış bir kalp damarında hasta hareket halindeyken ağrı hisseder. Kalbin oksijen muhtaçlığı artar ve bu çeşit bir ağrı ortaya çıkar. Ağrı göğsün ortasındadır. Sağda yahut solda değildir. Bu ağrı yanma formundaysa, çeneye ve sol kola yanlışsız, sol omuza gerçek yayılır. Yani bir yayılma formu vardır. Ağrı şayet eforla ilgiliyse, yani yüzde 100 tıkanmamış bir damarın ağrısıysa, hasta dinlenme durumuna geçtikten 3 ila 5 dakika sonra ağrı geçer yahut dilaltı ilaçla hasta rahatlar. Lakin bunun daha ileri biçimi, kalp damarının yüzde 100 tıkanmasıdır. Bu durumda, ağrı tekrar göğsün ortasındadır; sol kol, sol omuz ve alt çeneye yayılır. Beraberinde bulantı, kusma olur. Ağrı yarım saatten uzun sürer. Ağrı sırt bölgesini de kaplar. Bu üzere bir ağrı, tipik kalp krizi ağrısıdır” değerlendirmesi yaptı.

Sigaranın kalp krizinde risk faktörlerinin başında geldiğini tabir eden Özdemir, “Hareket etmek son derece değerli, zira hareketsizlik metabolik sendrom durumuna neden oluyor. Bu durum kiloyla bir arada kalp damar hastalıklarını beraberinde getiriyor. Yeniden diyabeti denetim altına almamız kaide. Hipertansiyon kalp ve damar hastalıklarına yer hazırlıyor. Bilhassa hazır, işlenmiş, katkı unsurlu besinler ve şekerli besinleri kullanmamak gerekiyor. Genetik faktörler olsa bile değiştirilebilir risk faktörlerini yok ettiğimizde kalp ve damar hastalıklarını yüzde 50’ye kadar düşürebiliriz” halinde konuştu.

Herhangi bir ebeveyni 50 yaş altında kalp krizi geçirenlerin risk altında olduğuna vurgu yapan Özdemir kelamlarını şöyle sürdürdü: “Kişide bu risk faktörleri mevcut ise başka riskleri azaltması çok kıymetlidir. Sigara içiyorsa sigarayı bırakacak, tansiyonu, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği varsa bunlar kesinlikle denetim altına alınmalı. Bu şahıslar 40’lı yaşlarda denetimden geçsinler.”